Ailemi ben seçmedim.
Tenimin rengini de.
Ya da bunun dışında herhangi bir genetik kodumu yine ben seçmedim.
Onlarca milletten insanın, başka halkların üzerine kurduğu “Yeni Dünya”nın güvenlik güçleri, işin ta en başında beraber yola çıktığı insanları ötekileştiriyor.
Olmadı baştan.
Bazı insanlar ten rengi bahane edilerek dışlanıyor.
Bazı insanlar ırkı yüzünden ayrıştırılıyor.
Aramızdakilere kimlikleri ya da (velev ki) seçimleri düşman oluyoruz.
Ayrıştırıyor, ötekileştiriyor, dışlıyor, öfkeleniyor, şiddet uyguluyoruz…
Kötüyüz.
Dışladığımız insanların bazıları bizden daha iyi bir düşünce sistemine sahip olabilir.
Daha iyi bir matematik zekasına sahip olabilir.
Hayatta tek başarısı birini yalnız bulduğunda tehdit etmek, savunmasız birine silahıyla ya da yetkisiyle zarar vermek olan birinden daha sağlam bir vücuda sahip olabilirler.
Daha Güçlü olabilir.
Muhteşem bir sporcu olabilir dışladığımız kişi.
Tıpkı Tommie Smith ve John Carlos gibi.
***
1968 yılı olimpiyatları Meksika’da yapıldı.
Olimpiyatlara damga vuran şey de tam bununla ilgiliydi.
Ülkede artan ırkçılığa ve fakirliğe dikkat çekmek için 200 metre yarışını koşan, biri bronz diğeri altın madalyanın sahibi olan atletler Tommie Smith ve John Carlos biri sağ, diğeri sol eline siyah bir eldiven geçirerek çıplak ayakla kürsüde (ABD) ulusal marşlarını okudu.
Yaptıkları bu hareket Siyah Güç (Black Power) olarak tarih sayfalarına acı harflerle kazındı.
Carlos’un boynuna taktığı boncuklu kolye linç ve izole edilmiş insanları simgeliyordu. Fotoğrafta görünmese de kürsüdeki tek beyaz atlet ülkesine rekor kazandıran Avustralyalı Peter Norman “siyah eldiven” fikrinin sahibiydi.
Smith ve Carlos’a destek vermişti.
O kürsü insanlığın utanç kürsüsü olarak kaldı akıllarda.
Bu olaydan sonra ABD heyeti olimpiyat komitesi tarafından diskalifiye ile tehdit edilince sporculardan olimpiyat köyünü terk etmeleri istendi. Üçünün de sporculuk kariyeri bitirildi.
Ve üçü de hayatlarının sonuna kadar çok iyi arkadaş olarak kaldılar.
***
ABD’de sadece birkaç gün önce öldürülen George Floyd onlardan biriydi.
Yeteneklerini bilinmeyen, hobileri, mutluluğu bilmeyen, her şeyden önce ötekileştirilenlerden biriydi.
Önce sahte para kullandığı yönünde bir ihbar yapıldı.
Ülkesinde fiziksel olarak farklılığının bulunduğu biri tarafından sorgusuz sualsiz silahla tehdit edildi, ardından boğazı nefes alamayıncaya kadar bir diz darbesi ile bastırıldı.
Son sözleri “Lütfen,nefes alamıyorum” oldu.
Etraftaki insanlar bu şiddeti uygulayan caniye nabzını kontrol etmesini Floyd’un nefes alamadığını söylediler.
Nabzı yoktu. Hayatını kaybetmişti. Ama durmadılar. Artık nefes alamayan Floyd’un boğazından, hayatından baskılarını çekmediler.
George Floyd’un son yarım saati böyle geçti.
Yıllardır, sporda, sanatta, müzikte, siyasette, bilimde, sinemada isimleriyle reklam yaptıkları siyahilerin üzerine bir diz darbesi vurdular.
BB King, Muhammed Ali, Barry White, Samuel Eto’o, Simone Manuel, Dorothy Counts, Coachman Davis, Rosa Parks ve diğerlerinin hikayesine yaptıkları gibi…
02.06.2020 Kent Gazetesi'nde yayınlanan yazı)

Yorumlar
Yorum Gönder